17 Temmuz 2014 Perşembe


...:Büyü:...
{Sihir}
 
     102-O{Yahudi ola}nlar (Allah-u Teâlâ'nın kitabını arkalarına atıp) Süleyman'ın (hükümranlığı dönemindeki) mülkünde şeytanların art arda okumakta oldukları (sihir ve büyü kitapları) na iyice uymuşturlar.
 
      Süleyman (büyüyle uğraşıp) kâfir olmamıştır ve lâkin şeytanlar (bu sihri ilim halinde derleyip, kötü yolda kullanarak) kâfir olmuşturlar ki, insanlara sihri ve Bâbil'deki iki meleğe; Hârut ile Mârut'a (sihir nâmına) indirilmiş olan şeyi öğretiyorlardı.
 
      Halbuki o ikisi (kendilerinden bu ilmi öğrenmek isteyenlere): '' Biz ancak bir fitneyiz (ve imtihan vesilesiyiz).Öyleyse sen (bu büyüyü öğrenip,helal olduğu inancıyla uygulayarak) kâfir olma!'' demedikçe hiçbir kimseye (sihir nâmına bir şey) öğretmiyorlardı.
 
      Yine de o (insa)nlar kişiyle eşinin arasını kendisiyle ayıracakları (büyü gibi) şeyleri o ikisinden öğreniyorlardı.Oysa o(büyü yapa)nlar Allah'ın izni olmaksızın,on(ca yaptıkları büyü ve efs)unla hiçbir kimseye asla zarar verici kişiler değildirler.
 
      Böylece o (tembihlere aldırış etmeyen insa)nlar kendilerine fayda vermeyecek,üstelik onlara zarar verecek şeyleri öğreniyorlardı.Andolsun ki; elbette (bunu yapan Yahudiler şunu) kesinlikle bilmişlerdir ki,(Allah'ın kitabını bırakıp da) onu(n yasak ettiği büyüyü) kim satın almışsa,âhirette o kişi için elbette hiçbir nasip yoktur.Yemin olsun ki; karşılığında canlarını sattıkları o şey elbette ne kötü olmuştur!Eğer (büyüyü öğrenip uygulamanın fenalığını ve çarpılacakları cezanın gerçek yüzünü) bilmekte bulunmuş olsaydılar(,kesinlikle ondan vazgeçerlerdi)!
{Bakara Suresi 102. ayet}
 
Büyü Nedir ? : 
Din dışı duâ ve hareketler (doğadaki bazı meteryaller,tabiatüstü gizli güçler) ile ruh üzerinde,buna bağlı bedenede teshir edebilmek ilmine Büyü denir.Buna Sihir de denebilir.
Bir insanı istenilen şeyi yapmaya sâik(dürten,sevk eden,sürükleyen,götüren) olan gizli kuvvet,tabiata aykırı haller vücuda getiren acayip tesirler demektir.


Büyü kelimesi,Türkçe'de oldukça eskidir.Bu kelimeye Uygur ve Göktürk anıtlarında rastlamaktayız.Eski Türk dilinde Büyü "Bügü,bugi" tarzında yazılmakta iken,sihirbaz ve din adamı anlamlarınıda taşımakta idi.Ancak daha sonra akıllı anlamanı kazanarak "bilge" kelimesiyle eş anlamalı olmuştur.<<Büyü Uygur Türkçesin'de;hâkim, tabiat üstü güç, Büğü biliglig; hikmetli,bilgeli.. demektir>>
 
Buradan anlaşılacağı gibi Büyü kelimesi türkçe olup Kurân da Büyü nün karşılığı Sihr(Sihir) dir.Ayrıca şunu belirmek gerekir ki günümüzde İlizyon la Sihir aynı mana içinde kullanılmakta, İlizyon ilmiyle meşgul olanlara sihirbaz denmektedir.Bu konuları karıştırmamak lazım.İkisi çok farklı şeylerdir.Birinde yanlız göz aldatmacası söz konusuyken Sihir (Büyü) de Ruh teshir altına alınmaktadır.
 
Büyü nün belirtileri nelerdir? :
 
Büyü yapılmış kişilerde şahsın fiziksel yapısıdan çok ruhsal yapılarında bozukluklar kendini gösterir.Kısaca belirtmek gerekirse
1-  Aşırı sıkıntı
2-  Kalabalıkta duramamak
3-  Sıklık la kalp çarpıntısı (tıp daki ismi: taşikardi)
4-  El ve ayaklarda halsizlik
5-  Sık baş ağrıları
6-  Gece uykularında bozukluk
7-  Rüyalarda kabus görmek
8-  Yanındaki kişilerin ve arkadaşların büyü yapılmış şahsın yanından tek tek ayrılmaları,kaçmaları
9-  Evlilik hayatlarının devamlı kötü gitmesi 
10-İş hayatının devamlı kötü gitmesi
11-Neye niyetlenilse o iş konusunda engeller çıkıp yapılamaması
12-Garanti olacak işlerin olmaması
13-Depresyonların çoğu ve günümüzün meşhur hastalığı panik atak teşhislerinin 100/50 si büyü yada çarpılmaların eseridir.   
  
 
ÖNEMLİ NOT: 
 
 Bazı eserlerde ve yayınlarda Kara Büyü  - Ak Büyü gibi yada daha çok kısımlarla Büyü nün izahı na rastlamaktayız.
 
Kısacası; 
Kara Büyü: Şeytani kötü,negatif etkiler için yapılan
Ak Büyü: Rahmâni, şifa yada iyilik için yapılan
Büyü ler diye târif edilmektedir.
Bu konuda aynı fikirde olmadığımın altını çizmek isterim,şöyleki;
 
Yukarda kısaca anlattığım üzere Shir(Sihir) =Büyü kavramı başlı başına Tüm Dinlerce yani Yüce Allah tarafından yasaklanmış bir şeydir.Bunu Ak yada Kara Gibi ayırmak sadece Büyüilmiyle Uğraşanların kendilerini AK-LAMA larından başka birşey değildir.Büyü nün Râhmanisi olmaz,O-LA-MAZ.
 
Zaten Râhmani olanına da Âlimlerce adı konmuş olup buna da Havas İlmi  denmişdir.
 
Hal böyle iken Shir(Sihir)i,Büyü yü bu şekilde açıklamalarına şaşıyorum.Dediğim gibi bu yorumlar yada açıklamalar olsa olsa ya kendilerinin yapdıkları şeyleri doğal,doğru bir şey gibi göstermek için dir yada Gerçektende Cahilliklerinden olsa gerek.
 
Şahsen inanmak istediğim Cahilliklerinden böyle bir yol izlemeleridir.Ama Gözlemlerim pekte inanmak istediğimi doğrulamıyor.Çok azı müstesnâ. <İstisnâlar Kâide yi Bozmaz>. 
 
 
TILSIM NEDİR ?  :
 
Tılsımın Lüğat manası; Herkesin bilip çözemeyeceği gizli şey,olarak açıklanmıştır.
 
 Eski elyazma Eserleri incelediğimizde bu Tılsımları çözmek gerçekten çok zordur.Çünkü bu Tılsımların hangi dil in alfabesi  ni kullanarak yazıldığını,ve sadece o alfabeye bağlı kalınmayıp,çeşitli alfabeleride karma şekliyle oluşturulduklarını görürüz.Mesela tılsımı oluşturan harflerin biri yada rakamı Süryanice ise diğeri İbrani ce olarak yazmışlardır.Bu harfleri çözmek kolay olabilir ama ne maksatla yazıldığı konusu zor olan kısmıdır.Ayrıca Tılsımlar da Cin lerden mi,Şeytan dan mı yahut Melek ler den mi yardım istediği bilinmesi gereken bir şeydir.
 
TILSIM BÜYÜMÜDÜR ? :
 
İlk olarak Tılsımın ne için yapıldığı önemlidir.Meselâ:
 
Cinlerin kötülüklerinden, zararlarından korunmak için,Kişiye yapılmış bir Büyü yü iptal için...v.s gibi şeyler sebebiyleyse ve o Tılsımda Şeytan lardan meded umulmuyorsa, YüceAllah ın İsimlerine ve Yüce Zât ına bir hakâret içermiyorsa Büyü Olmaz.
 
 Tılsımların bu yönlerinide anlamak uzmanlık gerektiren bir alan olduğunuda göz önüne alırsak,İçeriğini bilmediğimiz tılsımlar dan uzak durmak en doğru olanıdır!
 
 
 
TILSIMLAR DAN BAZI ÖRNEKLER:                                                        
 
  
  
                       
 
       

HAVAS İLMİ
 
Havas ilmi nin lüğattaki karşılığı kısaca; Mânevi teshir için okunan duâlar,dır.
Havas İlminin bir çok branşları vardır.Ama hepsi Havas ilminde cem edilmişdir.Evvelâ Havas ilmine başlamadan Ebced hesabı iyi bilinmelidir!
Ebced kadar bilinmesi gereken konu ise Günlerin hangi Yıldızın teshiri altında olduğu ve o günlerin saatlerinde nelerin yapılıp,yapılmayacağını bilmek lazımdır.
Ebced
Ebced: Arapça, Eski Sami Alfabesindeki sayı değerine göre tertiplenmesinden meydana gelen birinci kelimedir.Bu tertip İbrani ve Süryani Alfabesindeki harfleri içine alır.ibaredeki kelimelerin sırası ve harflerin rakam değerleri şu suretle gösterilir:
ابجد    هوز     حطى    كلمن    سعفص    قرشت   ثخذ  ضظغ
Bu arada sayı değerlerini değiştiren toplam 4 çeşit ebced bulunmaktadır.
 1. Ebced i Ekber 2. Ebced i Kebir 3. Ebced i Sağir 4. Ebced i Esğar.
Saydığımız bu 4 çeşit Ebced'in kullanıldığı alanlar farklıdır.Ben burada Havas İlminde  kullanılan Özellikle Vefk İlminde Esas alınan tabloyu sunmayı uygun gördüm.
 
                                                        EBCED-İ SÂĞİR 
 (KÜÇÜK EBCED)             
   ي
   ط
   ح

  ز
   و
   ه
   د 
  ج
  ب
   ا
  10
   9
   8
 
   7
   6
   5
   4
   3
   2
  1
   ر
  ق
  ص
  ف
   ع
  س
   ن
   م
  ل
  ك
 200
 100
  90
  80
  70
  60
  50
  40
  30
  20
  لا
   غ
   ظ
 ض  
   ذ
   خ
  ث
   ت
  ش
  31
1000
 900
 800
 700
 600
 500
 400
 300
Ebced Hesabı ile ilgili küçük bilgi:
Ebced harf tertibinde görüldüğü gibi,harflerin çok eski devirlere kadar giden ve Kur'ân-ı Kerim daha nâzil olmadan harflere rakam değeri verilerek tarih yazılır ve hâdiseler kaydedilirdi.Bundan böyle Arap,Fars ve Türk Edebiyatında hâdiselerin tarihleri < > hesabı ile yazılırdı.Bir çok muharebe, zafer, Büyük şahsiyetlerin doğumu ve ölümü, yüksek mevkilere geçiş, câmi, köprü, çeşme yapılış ve açılış tarihleri bu hesaba uyularak mısralarla ifade edilirdi.
İşte bu Ebcede göre harflere sayı değerleri verilerek kuvve-i kudsiye sâhibi ve büyük evliya ve allâmelerden ve ehl-i sünnet ve cemaat eshabı birçok müellifler, Kur'ân-ı Kerim'den âyet ve hadis-i şeriflerden de mânalar istihrac etmişlerdir;yani mânalar çıkarmışlardır.Meselâ:
Elmalı Tefsiri Sh: 3956 da Molla Câmi H.z den şu tarihi nakil vardır:
Kur'ân-ı Kerim 34. Süre 15. Âyetinde
(Beldetün Tayyibetün):   بلدة طيبة    << İyi bir Beldedir>>
ifâdesi ile İstanbul'un fetih tarihini bu cümlenin ebcedi ile haber vermiştir, diye gösterliyor.Bu cümledeki harfleri sıra ile hesab ederek şu neticeyi görmekteyiz:
2  + 30 + 4 + 400 + 9 + 10 + 2 + 400 = 857
ب + ل + د + ة +  ط +  ي + ب + ة 
857 Hicri senesi oluyor.Bu tarih İstanbul'un Sultan Fatih Mehmet H.z zamanında Milâdi 1453tarihine denk gelmektedir.
Bundan başka Fetih Süresi nin 2. Âyeti olan
 و ينصرك الله نصرا عزيزا
Âyetinin Sultan Fatih Mehmet'in Uzun Hasan'a galip geldiği tarih hicri 878 olarak görünmektedir.
Bundan başka Timurlengin Şâm-ı Şerifi harap ettiği tarihi hesap edecek olursak, Kur'ân-ı Kerim in 2. Süresinin 114. Âyetindeki < >
kelimesinden aynı hesapla 803 tarihi çıkıyor :                       خراب
 600 +200 + 1 + 2 =            803 Hicri tarih.
 Tasallut için:
Her gün ? den sonra ? defa oku daha fazlasını okuma! Şayet Matlubun adedince okunursa daha iyidir. Bir besmele kâfidir. Okurken ? yakılır.Okunacak duâ şudur:
بسم الله الرحمن الرحيم قل أعوذ برب الناس ملك الناس اله الناس من شر الوسواس الخناس توكلوايا وسواس وخناس وتسلطوا على فلان بن فلان  بحق خالق الأرواح ومرسل الرياح بحق راهيا اصباوت أذوناى آل شداى الذى يوسوس في صدور الناس من الجنة والناس

CİNLER VE HÜDDAMLAR

CİNLER VE HÜDDAMLAR

Cinler Âlemini anlatmadan Osmanlı elyazması Eserlerdeki Cinlerin Özellikle Hüddam ların tasvirleri yapılmışdır.Biraz ürkütücü olsada Görülmeye değer.
      
  
                                                        Cinlerin yaratılışı:
Uzun Firdevs-i kitabında Cinlerin yaratılması konusunda şunları nakleder:
Allah ilk insan (H.z Adem)i yaratmadan önce Şahratü'n-nâr yaratmıştır.Şahratü'n-nâr bütün cinlerin anasıdır.Diğer cinler bunun neslindendir ve Allah hepsinin üzerine birer melek müvekkel etmiştir.İnsan şeklinde tasvir edilmişdir, fakat elleri, ayaklar, karnı  ve başında toplam 4000 yüz vardır.Ateş ve havadan yaratılmış, su ve toprak karışmamıştır.

Metinde şu şekilde anlatılmaktadır:
      Allah ona dokuz yüz bin yıl (900.000) ömür verdi.Yalnızdı.Bu yalnızlıktan kurtulmak için Allah'a yalvardı ve bir dost istedi. Duası kabul olunup kendi nefsinden bir nur göründü ve bir dişi yaratıldı.Dişisi bir süre sonra hamile kalıp 4000 oğlan doğurdu.Dokuz yüz bin yıl içinde nesli üredi.Şahratü'n-nâr ölünce evlatları arsında fesat başladı.Tesbih ve tehlili unuttular.Yedi iklim ağlayarak Allah'tan bunların,yaniŞahratü'n-nâr'ın evlatlarının yok edilmelerini istedi.Allah yedi göğün meleklerine Şahra kavmiyle savaşıp öldürmelerini emretti, fakat öldüremediler.Bunun üzerine Allah hameletü'l-arş dan حول {Havle} ve قوه {Kuvve} adlı iki melek gönderdi. Bunlar  cinleri öldürdüler.Sadece bir erkek ve bir dişi kaldı.Tekrar ürediler.Allah onların üzerine birer melek görevlendirdi.
Yanda görülen tasvir Şahratü'n-nâr'a aittir.
*Bu yaradılışla ilgili ''Mearıcu'n Nubuvve'' eserinde Muinüd-din Muhammed Emin Hirevi şöyle nakleder:
      Allahü Teala Kuran-ı Kerimin Hicr süresi 27. ayetinde şöyle buyurur:"Adem'den önce cinlerin babası olan Cân'ı ateşten yarattık" Bu ateş bir büyük ateştir ki,hem nur'u, hem dumanı vardır.Nur dan melekleri,zulmetten cinleri yarattı.Cinlerin babasına (Dümas) yahut (Tarnüs)derlerdi.Melekler nurdan yaratıldıkları için ibadete başladılar.Cinler zulmetten yaratıldıkları için de küfr,isyan ve tuğyan ettiler.Zamanla çoğaldılar.Hak Teala bunlara bir şeriat gönderdi. Tâate ve ibadete çağırdı.Tanüs ve evladı itâat edip,Hak Teala ya ibadete koyuldular.Nice muddet bu halde devam ettiler.6030 yıl yahut 5020 yıl,Muhyiddin-i Arabi (kudisse sirruh) a göre 4020 yıl geçti.Bu müddetin sonlarına doğru, inat ve isyana başladılar.Zira ateşin zulmet kısmından yaratılmışlardı.Kibir edip ibadeti bıraktılar. Hak Teala, büyüklerini çeşitli cezalarla helak eyledi.Zayıfları,şeriattan ayrılmamıştı.İbadete devam ediyorlardı.Onun için sağ salim kaldılar.Allahü Teala kendi cinslerinden (Hülyanis) namında birini bunlara vâli tayin edip,yeni bir şeriat emretti.İlkin itâat ettilersede ,uzun bir devir geçdikten sonra bunlarda asi oldular.Allahü Teala bunlarında kibir edenlerini helak edip,doğru yolda olanları sağ kaldı.Bunların başına (Halet) adında bir cinni hâkim etti.Üçüncü bir devir geçti,yine doğru yoldan ayrıldılar.Allah'ın gazabına uğradılar.Sâlihlerden az kimse kaldı.Zamanla çoğaldılar.İçlerinde (Hamüs) adlı birisi en iyileri idi.Onu kendilerine vâli yaptılar.Bütün ömrü boyunca emr-i bil mâruf nehy-i anil münker ve şeriatın hükümlerini uyguladı.Bunun vefatından sonra Cân'ın kötü evlatları,nimetlere küfredip,isyan ve fesad yolunu tuttular.Allahü Teala onlara nasihatçiler yolladı. Asla fayda etmedi. Dördüncü devirde nihayet buldu. Hak Teala hikmeti gereğince melekler gönderip onların çoğunu katlettiler.Arda kalanlar,adalara, harabelerde saklandılar.Dağıldılar.Bülüğa erişmeyenleri melekler esir ettiler.Onlardan biri AZÂZİL idi.
AZÂZİL
{İBLİS}
      Azâzil meleklerle göğe çıkıp, aralarında büyüyüp günden güne ilerledi. Öyle olduki, meleklerin muallimi (hocası) oldu.Bâzıları derler, onun babası Hablis adında Aslan suretinde idi, anasının adı Teblis de Kurt suretinde idi.Baştan babasına isyan etti,sonunda bu belaya düştü.Bir rivayette göğe çıkmasına sebeb,Cân evladı helâk olunca, fesadlarından ötürü, Azâzil onlardan ayrılıp, bir köşede ibâdetle meşgul oldu.Şöyleki, onun edebinden ve ibadeti çokluğundan melekler dua etip: "Böyle kimsenin meleklerle beraber olması uygundur" dediler.Allahü Teala meleklerin duasını kabul edip, onu dünya semasına çıkardı.
      Burada da o kadar ibadet ettiki 2. kat gök melekleri bunu kendi yanlarına istediler.Hak Teala kabul buyurdu.Böylece 7. kat göğe kadar yükseldi.
      Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan: "Yâ Rabbi, bütün gök tabakarındaki melekler onun ibadetiyle haz duyuyorlar.Birkaç günde Cennettekiler ondan istifade etsinler" dedi. Hak Teala kabul edip Azâzil'i Cennete aldı.İbadete devam etti.Arş-ı Âlâ da yakuttan bir minber üzerinde oturur,melekler başı ucunda nurdan bayrak tutarlardı.Bu vaziyette meleklere vaaz verirdi.Etrafına o kadar melek toplanırdı ki adedini yanlız Allahü Teala bilirdi.
      Azâzil böylece ibadete nice yıllar devam etti.Bir zaman geldiki yeryüzünde vaktiyle helâk olan kavimden sağ kalıp öteye beriye dağılanlar ve dağlarda yaşıyanlar zamanla çoğaldılar.Öyle ki yeryüzünü doldurdular.Lâkin Allahü Teala ya nasıl ibadet edileceğini bilmezlerdi. Azâzil bunları Hak yola davet etmek için Allahü Teala dan izin istedi,kabul olup bir kısım melekle ile beraber yeryüzüne indiler.O kavmi doğru yola davet ettiler.Az kimse itaat etti.
      Bunun üzerine AzâzilCehlut bin Belânet isminde salih bir kimseyi, o kavmin büyüklerine gönderdi.Elçi emre uyarak o kavme geldi.Doğru yola davet etti.Lâkin dinlemeyip şehid ettiler.Azâzil'in haberi olmadı.Elçi geç kalınca bir başkasını daha gönderdi.Onuda şehid ettiler.Oda gelmeyince Azâzilbirbiri ardınca birçoklarını gönderdi.Hepsini şehid ettiler.En son gönderilen (Yusuf bin Yâsif) adında biri,bir hile ile ellerinden kurtulup Azâzil'e geldi.Vaziyeti anlattı.Azâzil,Hak Tealadan izin isteyip meleklerle birlikte o kavmin üzerine yürüdü.Çoğunu öldürdü.Kalanı etrafa dağıldılar.Azâzilyeryüzünü bunlardan temizleyince Hak Teala yeryüzünün idaresini de ona verdi. Azâzil kâh göklerde Allah'a ibadet eder,kâh Cennette taatla meşgul olurdu.Ne zamanki yerlerin ve göklerin idaresi kendisine verildi,Benlik sıfatı zâhir oldu,kendine gurur geldi.
      Bu halde iken meleklerden bazıları Levhi Mahfuza baktılar,gördülerki; Allahü Teala ya yakın olanlardan birisi pek yakında Allahın gazabı ve lanetine uğrayıp kovulacak.DerhalAzâzil'in huzuruna geldiler.Azâzil onları üzüntülü görünce sebebini sordu.Melekler gördüklerini haber verdiler ve bu belânın kendilerinden birine gelmemesi için dua istediler.
Azâzil:
-Bu belâ bize ve size değildir.Ben o yazıyı senelerdir görüyorum.Kimseye söylemedim. dedi
      Onlar dua etmesi için ısrar ettiler.Azâzil, el kaldırıp:"Yâ Rabbi! Bunları bu beladan emin eyle!dedi.Gururundan kendisini söylemedi ve kalbine zerre kadar bir korkuda gelmedi. Bunun  için ebediyyen mahrum ve hüsrana  müptela oldu.O bela kendine geldi.
Azâzil'in bir adı İblis'tir.  
**********************
 Bu Hüddam (hizmet eden Cinler) Haricinde Havas da çeşitli nedenlerle (Sevgi,Muhabbet,Düşmanı kahretmek v.s) Hüddam lardan iş lerin hallolması maksadiyle aracı olmalarını talepde edilir. Şimdi ki resimlerde tasvir edilen hüddam larda bunlara birer örnek.